Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
YÖK-YDK Üyesi
Eğitim – Sen Temsilcisi
YÖK – YDK BAŞKANLIĞINA
BİLKENT / ANKARA
Üyemiz
Yrd.Doç.Dr. Şerif Gürçağ TUNA hakkında yürütülen disiplin işlemi ; tümü ile ve her aşamada hukuka, yasa ve yönetmeliklere, yüksek yargı
kararlarına, ahlaka ve vicdana aykırılık taşımaktadır. Bu nedenlerle çoğunluğun
kararına karşıyım ve gerekçelerimi hem
usul hukuku ve hem de esastan olmak üzere aşağıda sıralıyorum. Gerekçemin
karara eklenmesini ve gerekçeli kararı imzalamam için, raportörün raporu da
ekli olarak tarafıma iletilmesini rica ediyorum.05.10.2017
Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş
YÖK-YDK Üyesi
“Munzur
Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü İktisadi Gelişme ve Uluslararası ABD Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Şerif Gürçağ
TUNA Hakkında YÖK – YDK Çoğunluğunca, Verilen
“Kamu
Görevinden Çıkarma Cezası” na İlişkin Karşı Oyumun Gerekçesi
- SORUŞTURMANIN DAYANAĞI VE YÜRÜTÜLMESİ İLE YÖK-YDK’NDA GÖRÜŞME YÖNTEMİNE İLİŞKİN KARŞIOY GEREKÇELERİM:Bu karşıoy gerekçesi, yalnızca 05.10.2017 günkü YÖK-YDK gündemindeki Üyemiz Yrd.Doç.Dr. Şerif Gürçağ Tuna hakkında, tek ret oyuma karşılık çoğunluğun oyları ile onaylanan “Kamu Görevinden Çıkarma Cezası” için yazılmamış olup, yanı sıra, yükseköğretim kurumlarında ve YÖK-YDK’da yürütülen açımasız, hukuksuz ve etik değerlerden yoksun tüm soruşturmalar ve verilen cezalara karşı, ÖĞRETİCİ VE BU TÜRDEN KARARLARA, GÖZÜKAPALI, KÖRYARGILARI İLE DESTEK VE KATKIDA BULUNANLARI VİCDANA, HUKUKA VE ETİK DEĞERLERE SAYGIYA ÇAĞRI AMAÇLI OLARAK YAZILMIŞTIR.
- Soruşturma Emri, Soruşturmanın Yürütülmesi 2547 Sayılı Yasaya Aykırıdır:
Soruşturma;
fakülte disiplin amiri olan Munzur
Üniversitesi İİBF Dekanı tarafından değil, üniversite rektörü tarafından açılmıştır.
Oysa, 2.12.2016 gün ve 6764 Sayılı Yasanın 26. Maddesi ile değişik 53/a
maddesinde, fakültelerin disiplin amiri olarak dekan işaret edilmektedir. DY’nin
17. Maddesi de “disiplin suçunu soruşturmaya yetkili amir, sıralı disiplin amirleridir…” demektedir. Burada
rektörü “üst disiplin amiri” tanımı
içine sokan bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Yükseköğretim kurul ve
kurumlarında “üst disiplin kurulu ve
amiri” olarak işaret eden kurul “YÖK-YDK”
ve “YÖK Başkanı”dır. (Bkz. 2547
S.Y./a ve 53/Ç-e maddesi). Rektöre düşen görev, YÖK Başkanlığı tarafından
iletilen CİMER şikayetini, hakkında şikayetçi olan öğretim üyesi üyemiz
Yrd.Doç.Dr. Şerif Gürçağ TUNA’nın kadrosunda bulunduğu ve TUNA’nın disiplin
amiri olan İİBF Dekanı’na aktarmaktır.
Rektör,
YÖK Başkanlığı tarafından iletilen ve CİMER’e yapılan şikayet dilekçesindeki
iddialar konusunda, rektör yardımcısı Rahmi Aydın’ı, 06.01.2017 gün ve E.366 sayılı yazısı ile
görevlendirmiştir. Soruşturma emrinde, soruşturmanın dayanağı olarak 2547
S.Y.nın 53. Maddesi ile 657 S.Y.nın 125. inci ve izleyen maddeleri gösterilmiştir.
Soruşturma
dayanağı olarak gösterilen 657 S.Y, yükseköğretim kurul ve kurumlarında görev
yapan kamu görevlileri hakkında geçerli olan bir yasa değildir. 657 S.Y; ancak
ve ancak değişik 1. Maddesi birinci fıkrası kapsamına giren memurlar hakkında
geçerlidir. Yükseköğretim kurul ve kurumlarında görev yapan kamu görevlileri
hakkında uygulanacak yasalar “özel yasa”
olarak tanımlanabilecek 2547, 2914 ve öteki yasalardır (Bkz.657 S.Y.nın değişik
1.maddesi 1.fıkrası ve BKK,17.09.1982 – 8/5336 Sayılı Disiplin Kurulları ve
Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik 1 ve 2. Maddeleri).
Görevlendirme
emrinde, soruşturmanın dayanağı olarak gösterilen 53. Madde ise (a),(b) ve (c)
fıkralarının yanı sıra, 53/A’dan başlayıp 53/G’ye uzanan ve tam sekiz sayfayı
içeren bir “torba/çuval maddedir.
Örneğin 53.maddenin (c) fıkrası “Ceza
Soruşturma Usulü” başlığını taşımaktadır. Yani, görevlendirmenin dayanağı, açık
olarak, belirtilmemiştir.
Soruşturmanın
yasaya göre, dekan yerine, yetkisiz rektör tarafından açılması; soruşturmanın
dayanağının hem 657 S.Y.nın 125 inci olarak işaret edilmesi; hem de 2547 S.Y.nın fıkra yada alt maddeleri işaret
edilmeksizin “seç-seç al” biçiminde
gösterilmesi, daha başlangıçta disiplin soruşturmasını sakatlamıştır. Usule
uygun olarak başlatılmayan ve usule, etik değerlere uygun olarak yürütülmeyen
bu soruşturmanın, özüne girmeksizin, sahibi olan Rektörlüğe geri çevrilmesi
gerekirken, ciddiye alınarak, önerilen cezanın, benim dışımda, katılan üyelerin
tümünün sessizliği içinde onaylanmasına karşıyım.
- Soruşturmacının, Zanlıyı İfade Verme Yerine Savunmaya Çağırması Hukuka ve Yüksek Yargı Kararlarına Aykırıdır:; Soruşturmacıya verilen görev, soruşturma konusunu açıklığa kavuşturmak ve gerçeğin ortaya çıkmasına katkıda bulunmaktır. Soruşturmacı, kendisine verilen görevin “ille de atılı suçu, suçlanan üzerine yapıştırmak olmadığı bilinci ile hareket etmelidir. İddiayı kanıtlama çabası için uyduruk belgeler yaratmak, olmayan tanıklıkları tehdit ile oluşturmak değildir. Ayrıca soruşturmacı, savunma değil, ifadeye çağrı yapmalıdır. Savunma, soruşturma raporunun verilmesinden sonra gelmesi gereken bir aşamadır. Yani soruşturmacı, bir iddianame hazırlayacak,yada suçlamanın gerçeklikle ilgisi olmadığı kanısında ise, bunu, nedenleri ile ortaya koyacaktır. Savunma, olayımızda olduğu gibi, kamu görevinden çıkarma cezası önerilmesinde, savunma “disiplin amirine” karşı da yapılmaz. Disiplin amiri, kamu görevinden çıkartılma önerisini, kendisi sonuca bağlamaksızın, YÖK-YDK’na gönderir. Savunma YÖK-YDK’na karşı yapılır ve işleyiş de bu biçimdedir.
- Soruşturmacı, 2547 S.Y.nın 53/A Maddesinin ( j ) Fıkrası Olan; “Soruşturma İşlemleri Bir Tutanakla Tespit Olunur” Kuralına da Uymamıştır. Aynı düzenleme “Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği” (DY) n de amir hükmüdür: “Soruşturma Yapılış Şekli: Madde 23- Soruşturmacı tanık dinler, keşif yapabilir ve bilirkişiye başvurabileceği gibi, bunların gerektiğinde istinabe sureti ile de yaptırabilir. Her soruşturma işlemi bir tutanakla tespit olunur. Tutanakta, işlemin nerede ve ne zaman yapıldığı, işlemin mahiyeti, kimlerin katıldığı, ifade alınmış ise, soruları ve cevapları belirtecek şekilde düzenlenir ve soruşturmacı, katip ile ifade sahibi veya keşif sırasında hazır bulundurulanlar veya belge sorumlularınca imzalanır. İstinabe talimatında, şahidin hüviyeti,adresi ve benzeri açıklayıcı bilgiler iyice belirtilir. Sorulacak sorular dikkatle tespit olunur. Şahide yemin ettirilmesi hususu belirtilir ve yaptırılacak yeni şekli de yazılır …”
Bu soruşturmada bu hukuk kurallarına da uyulmamıştır. Dosyada
tutanağa bağlanan, soruşturmacının,
tanığın, şikayet edenin, hakkında şikayet edilenin imzasını taşıyan ve
kimliklerini tanımlayan HİÇBİR SORUŞTURMA İŞLEMİ YOKTUR. BU NEDENLE, DAHA
BAŞLANGIÇTA “YOK” HÜKMÜNDEKİ “paçavralarla” SÜRDÜRÜLEN BU SORUŞTURMA VE
SONRASINDA YÖK-YDK GÜNDEMİNE ALINAN VE ÖNERİLEN CEZANIN ONAYLANDIĞI KARARA
KATILMAMAKTAYIM. BÖYLE BİR SÜRECİN ÜRETTİĞİ CEZA ÖNERİSİNE OLUMLU OY KULLANMAM,
ÖNCELİKLE ÖZÜME SAYGISIZLIK VE ADALET DUYGUSUNUN IRZINA GEÇME ANLAMINA
GELECEKTİR.
- YÖK-YDK’nda Görüşmelerin, Raportör Sunuşu Yapmaksızın Yürütülmesi - Kararın Özetinin Üyeler Tarafından İmzalanan Bir Tutanakla Saptanmaması - Görüşmelerde, Hemen Hiçbir Üyenin Söz Almamasına, Soru Yöneltmemesine ve Görüş Bildirmemesine Karşın, Sendika Temsilcisi Olarak Dosya Üzerinde, Soruşturma Emri ve Atılı Suç ile, Bu Süreçteki İşlemler Üzerine Tek Konuşmacı Olan Benim yada Üyemiz ile Avukatının, Zaman Kısıtı Bahanesi ile, Başkan Tarafından Susturulmak, Sağlıklı Bir Görüşmeyi Olanaksız Kılarken, Aynı Zamanda da “Savunma Hakkının Kullanılmasının” Engellenmesi:YÖK-YDK görüşmeleri Başkan tarafından yönetilmektedir. 657 S.Y.dayalı olarak Bakanlar Kurulu Kararı’na dayalı olarak çıkartılan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik”’in 13.maddesi “Kurulların Görüşme Usulü” başlığını taşımaktadır (Bkz.BKK,17.09.1982, No:8/5336) . Bu maddeye göre “Kurullarda raportörün açıklamaları dinlendikten sonra işin görüşülmesine geçilir. (…) Karar özeti üyeler tarafından imzalanan bir tutanakla tespit edilir… Konunun aydınlandığı ve görüşmelerin yeterliği sonucuna varılınca oylama yapılır…” denilmektedir. 21.08.1982 gün ve 17789 Sayılı R.G.de yayımlanan “Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği”nin hükümleri de ( Raportörlük: Md.38- Kurullarda raportörlük görevi, başkanın görevlendireceği üye tarafından yürütülür. Raportör üye havale edilecek dosyanın incelenmesini en geç 5 gün içinde tamamlar – Görüşme Usulü: Md.39 – Kurulda, raportörün açıklamaları dinlendikten sonra işin görüşülmesine geçilir. Kurul, gerek görürse soruşturmacıları da dinleyebilir. Konunun aydınlandığı ve görüşmelerin yeterliği sonucuna varıldığında oylama yapılır ve karar başkan tarafından açıklanır).
YÖK-YDK Başkanı, yürütmekle görevli olduğu bu hukuksal
gereklere uymamaktadır. Görüşmeler, raportörün raporunu sunmaksızın
başlatılmaktadır. Bu aykırılığa üye olarak yaptığım tüm önermeler, itirazlar “buranın reisi/mutlak egemeni benim, ben ne
dersem o olur, kural falan tanımam” havasında ret edilmektedir.
Savunma hakkının kullanılması ve görüşmenin başlaması
ile sergilenen keyfilik ve hukuksuzluk, savunma hakkının kullanılması ve üye
olarak görüş ve düşüncelerimi açıklamam üzerindeki baskılama, görüşme sonunda
da sürdürülmektedir. DY’nin 40. Maddesi “…Karar özeti üyeler tarafından
imzalanan bir tutanakla saptanır” demektedir. Aynı usul Bakanlar Kurulu Kararı
ile kararlaştırılmış bulunan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında
Yönetmelik” te de yer almaktadır.(Bkz. Md.40 son tümce)
Toplantıya katılan üyelerce imzalanan özet kararın
tutanakla saptanmaması, kararların sonradan değiştirilmesi benzeri sonuçlara
kapıların açık tutulması anlamına gelmekte ve kuşku yaratmaktadır. Mardin
Artuklu Üniversitesi’nden gönderilen dosyaların görüşülmesi, sonrasında, karar,
temsilci ve avukatın yokluğunda yeniden yapılan görüşmeler sonrasında
değiştirilmiş ve ceza verme iştahı böylece yatıştırılmıştır.
- İfadelerin alınması sırasında sergilenen usule ve yazılı kurallara aykırılıklar, “Soruşturma Raporu”nda da sürdürülmektedir. DY’nin 25.maddesi “Soruşturma Raporu” başlığını taşımaktadır. Maddeyi aynen alıntılıyorum “ Md 25 – Soruşturma sona erince bir rapor düzenlenir. Raporda soruşturma onayı, soruşturmaya başlama tarihi, soruşturulanın kimliği, resmi sıfatı, suç konuları, soruşturmanın safhaları, deliller, alınan savunma özetlenir. Her suç maddesi ayrı ayrı tahlil edilerek, delillere göre suçun sabit olup-olmadığı tartışılır, uygulanacak ceza teklif edilir. Varsa, belge asıl veya suretleri bir dizi pusulasına bağlanarak rapora eklenir…”Dosya içinde varolan ve altında soruşturmacı rektör yardımcısı ve prof ünvanını taşıyan Rahmi Aydın imzalı ve 29.05.2017 tarihli “Sonuç Raporu” başlıklı bir “paçavra” bulunmaktadır. Bu iki sayfayı “paçavra” olarak adlandırışımın nedeni, soruşturmacının “müfteriliğe” soyunması ile, imzaladığı kağıt parçasının alıntıladığım DY’nin 25. Maddesine tümü ile aykırı olmasıdır. Soruşturmacı Rahmi Aydın, “Sonuç Raporu”nda kendisine rektör tarafından verilmiş olan soruşturma konusunu değiştirmiştir. Yanısıra soruşturmacı açıktan yalan söylemekte, müftericilikte sınır tanımamaktadır(örneğin, sonradan kendilerinin yalan ifade vermeye zorlandıklarını dosyaya ekleten iki öğrenci dışında, isimlerini vermekten korkan öğrencilere de, usulden olmayan ve gerçek olmayan başvuruda bulunduğunu ve onların da atılı suçu onayladıklarını söyleyebilmekte) ve soruşturma emri ile hiç mi hiç ilgisiz olan saçmalıkları(örneğin KHK ile görevinden çıkartılması sonrasında yaptığı veda konuşmasının raporuna eklenmesi gibi…) rapor adlı paçavrasına ekleyebilmektedir.
- SORUŞTURMANIN ÖZÜNE İLİŞKİN KARŞIOY GEREKÇELERİM:
- Soruşturma Emrindeki Atılı Suçun, Soruşturmacı Tarafından Değiştirilmesi Soruşturmayı Sakatladığı Gibi, Soruşturmacıyı Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Zanlısı Konumuna Düşürmüştür :
Soruşturma; 4.
Sınıf öğrencisi Samet Yumuşak’ın CİMER üzerinden
yaptığı şikayete dayandırılmıştır.. Muhbir/şikayetçi Yumuşak, ihbar ve şikayet
dilekçesinde, üyemiz Tuna hakkında şu suç atımında bulunmaktadır : “…Tuna pkk ve çocuk katili hakkında
devamlı ders içeriği belirleyerek devamlı sınıfa bunları aşılıyor üstü kapalı
kendi etnik kimliğimize yönelik saldırı bu hoca hakkında ses kayıtları vardı,
ancak telefonum bozulduğu için ses kaydı silindi…”( aynen aktarılan
tümce, yükseköğretim kurumunda mezun adayının düzeysizliğini ve Türkçeyi bile
kullanmaktan uzak olduğunu göstermektedir. Rektör yardımcısının “Sonuç Raporu”
adlı paçavra ve ekleri gözden geçirildiğinde, aynı Türkçe ve yazım
yoksulluğu ile malul olduğunu
göstermektedir).
Rektör İpek tarafından 06.01,2017 gün ve
E.366 sayılı emri üzerine açılmıştır. Rektör Yrd. Rahmi Aydın’a verilen
soruşturma emrinde atılı suç, değiştirilerek “SÜREKLİ OLARAK TERÖR ÖRGÜTÜ PKK VE SÖZDE
LİDERİNİN PROPAGANDASINI YAPACAK ŞEKİLDE DERS İÇERİĞİNİ BELİRLEDİĞİ, SINIFTA BU TARZ ŞEYLERİ
ÖĞRENCİLERE AŞILAMAYA ÇALIŞMAK” biçimine dönüştürülmüştür.
Yani
Rektör, yardımcısı soruşturmacıya, soruşturma emrinde, üyemiz Tuna üzerine
atılı suçu;
a)“DERS İÇERİĞİNİ; TERÖR ÖRGÜTÜ
PKK VE SÖZDE LİDERİNİN PROPAGANDASINI YAPACAK ŞEKİLDE BELİRLEMEK”;
b)
“BU İÇERİĞİ ÖĞRENCİLERE AŞILAMAK”
olarak
tanımlamaktadır.
Soruşturmacıya
düşen ilk görev; soruşturma emri ile, eki olarak sunulan öğrenci Samet
Yumuşak’ın ihbar/iftirasını karşılaştırmaktır. Soruşturmacı bu görevini yapmış
olsa idi, atılı iftira ile rektörün verdiği soruşturma emri arasındaki farkın
ayırdına varacak ve bu çelişkinin giderilmesi için, kendisine görev veren
Rektöre dönerek,bu çelişkinin giderilmesini isteyecekti. Soruşturmacı, üyemiz
Tuna’nın defterini dürmeyi kendisine görev olarak gördüğünden olacak, bunun
gereğini yaparak, kendisini disiplin amiri rektörün yerine koyarak, atılı suçu
değiştirmiştir.
Şikayet
metni ile soruşturma emrindeki atılı suçun birbirinden farklılığını ayırt edici özen ve kavramadan
uzak bir görünüm sergileyen soruşturmacı, KENDİSİNE
VERİLEN SORUŞTURMA EMRİNDE TANIMLANAN ATILI SUÇ İLE SINIRLI” bir soruşturma
işlemini yürütmekle görevli soruşturmacı, soruşturma emri dışında yeni suç
uydurmasına gitmiştir. Bu ise, öncelikle
2547 S.Y.nın 53/A – ı maddesine aykırıdır. Çünkü; anılan maddenin başlığı “Disiplin Soruşturmasında Uygulanacak
Esaslar Şöyledir” olup, (ı) fıkrasın da şöyle denilmektedir : “ı) Soruşturmacı, görevlendirildiği konuda
soruşturma yürütür; soruşturma sırasında disiplin soruşturmasına konu
olabilecek başka fiillerin ortaya çıkması durumunda bunları gecikmeksizin
disiplin amirine bildirir”.
Soruşturma
emrinde, içeriği suçlanan “ders” belirtilmemiştir.
Ancak, soruşturma emrinin eki olarak soruşturmacıya iletilen, “muhbir/iftiracının”
CİMER’e yaptığı başvuruda “Kalkınma
İktisadı” ve “Türkiye Ekonomisi” adlı iki
dersin adı geçmektedir.
Ciddi
bir soruşturmacının, bu sınırlama içinde, şöyle bir yöntem izlemesi gerekirdi.
- Önce, suçlama konusu kılınan iki dersin içeriğini ve kaynakça listesini (ki bunlar her akademik yılda, hem öğrenciye ve hem de ilgili dekanlığa/bölüme verildiği gibi, bunlar, fakülte/bölümün web sayfasında da ilan edilmektedir) resmen İİBF Dekanlığından isteyecektir.
- Dersin içeriğini inceledikten sonra, müfteri/iftiracının ifadesine başvuracak ve bunu bir “tutanağa” bağlayacaktır.
- Dersin içeriğinin incelenmesi ile atılı suçun gerçeklik taşıdığı sonucuna vardıktan sonra, bu konuda öncelikle dersin sorumlusunun ve gerekiyorsa bölüm başkanının ifadesine başvuracaktır.
- Dersin içeriğinin ve verilen kaynakların, atılı suçu destekler olmaması durumunda, müfteri Samet Yumuşak hakkında, gerekli disiplin işleminin yapılmasını, kendisini görevlendiren Rektör’e bildirecektir.
Soruşturmacı
Rahmi Aydın, görevlendirildiği 06.01.2017’den, 04.04.2017 tarihine kadar, iki işlem yapmıştır. Bunlardan ilki, görevlendirmenin
üzerinden bir ay geçtikten sonra,06.02.2017 gün ve 2183 sayılı yazı ile,
Personel Daire Başkanlığı’na başvurmuş, Tuna’nın özlük dosyasında disiplin suç
ve cezasının bulunup-bulunmadığının bildirilmesini istemiştir. Personel Daire
Başkanlığı, 07.02. 04.04.2017 gün ve E.2447 sayılı yazı ile Tuna’nın disiplin
cezasının olmadığını bildirmiştir.
İkinci
işlem, şikayetçi Samet Yumuşak ile, neden ve nasıl belirlendiği,
muhbir/müftericinin mi, yoksa üyemiz
Tuna’nın mı tanığı olduğu belli olmayan Dilan Yalçın ile Murat Gülaç’ı, muhbir/müftericinin
CİMER’e yaptığı başvurudaki suçlamanın dışında uydurduğu suç hakkında yazılı
açıklama yapmaya çağırmıştır.
Rektör
yardımcısı ve Prof. ünvanlı soruşturmacının niyeti ve düzeyinin ölçütü olarak
muhbir/müfteri Samet Yumuşak’tan yazılı olarak istediği ifadeye çağrısını
alıntılamak istiyorum : “…”Tuna’nın
sürekli olarak derslerde terör örgütü PKK ve sözde liderinin propagandasını
yaparak insanları terör örgütü saflarına çekmeye çalıştığını
T.C.Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler birimine bildirmişsiniz…. Bu konu
hakkında ile ilgili bildiklerinizi…yazılı olarak tarafıma verilmesini rica
ederim” . Soruşturmacı, kendisine verilen görev dışına çıktığı gibi, müfteri/muhbirin
CİMER’e yaptığı başvuruyu bile
değiştirmiştir. Müfteri/muhbirin CİMER’e yaptığı başvuruda suçlaması “…Tuna pkk ve çocuk katili hakkında
devamlı ders içeriği belirleyerek devamlı sınıfa bunları aşılıyor üstü kapalı
kendi etnik kimliğimize yönelik saldırı…” biçimindedir.
Soruşturmacı;
şikayetçi ve hakkında şikayette
bulunulan üyemiz Tuna’nın ifadelerini almadan, iki de tanık
üreterek, onlara da şu ibretlik soruyu yöneltmiştir: “…Tuna’nın sürekli olarak derslerde terör örgütü PKK ve sözde liderinin
propagandasını yaparak insanları terör örgütü saflarına çekmeye çalıştığı ile
ilgili iddialar var. Bu olaylara SEN DE şahit oldun mu. Şahit olduysanız nasıl
olduğunu açıklayınız”. Soruşturmacının
yarattığı iki tanık, Dilan Yalçın ve
Murat Güleç, tanıklığa zorlandıklarını ve bu nedenle gerçek dışı ifadelerde
bulunduklarını, YÖK-YDK Başkanlığına imzalı dilekçeleri ile bildirmişlerdir.
Şikayetçi müfteri Yumuşak ile Dilan
Yalçın ve Murat Gülaç imzalı kağıt
parçalarında ne ifade veren ve tanıklık
edenlerin kimlikleri, ne kendilerine yöneltilen
soru ve ne de bu tutanak ise, altında soruşturmacı ile yeminli katibin
adı ve imzaları yer almamaktadır. Gerçeğin tüm ayrıntıları ile ortaya çıkması
amaçlı bir soruşturmada hiçbir değeri ve geçerliliği bulunmayan “bu paçavralar” ın, müftericiliği
ödüllendirme ve 697 Sayılı KHK ile görevinden ihraç edilen üyemizi, bir kez
daha cezalandırma şehvetine kapılan soruşturmacıyı anlamak mümkün. Ancak, bunun
YÖK-YDK ve başta da raportör tarafından ciddiye alınması, yükseköğretim
kurumlarında müftericiliğin, tetikçiliğin,
ahlaksızlığın yaygınlaşmasını desteklemektedir.
27.02.2017 günlü bu çağrısı ile, yalancı tanık üreticisi (üretilen
tanıkların tanıklığa zorlandıklarına ilişkin imzalı bildirimleri,05.10.2017
günü YÖK-YDK dosyasına eklenmiştir)
rektör yardımcısı soruşturmacı, yazım kurallarını
bile gözetecek düzeyde olmadığının örneğini vermektedir. Prof ve rektör
yardımcısı ünvanlarını taşıyan Soruşturmacı Rahmi Aydın, 29.05.2017 günlü
“Sonuç Raporu” nun ikinci sayfası ve sondan bir önceki paragrafta “…Tuna…iddiaları red etmekte,yapılan suçlamaların hiçbirini
kabul etmemektedir. Derslerinden düşük not alan bir öğrencinin şikayeti
olabileceğini bildirmekte ve DİĞER ÖĞRENCİLERİN
DE İFADESİNE BAŞVURULMASINI İSTEMEKTEDİR. BAŞKA ÖĞRENCİLERİN İFADELERİNDE DE
…TUNA’NIN BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN PROPAGANDASINI YAPTIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR”
diyerek, ahlakın da, vicdanın da bu soruşturmada olmadığını sergilemektedir. Çünkü,
Soruşturmacı, üyemiz Tuna’yı,10.04.2017 günlü yazı ile savunmaya çağırmış,
üyemiz Tuna’ bu isteme 21.04.2017’de yanıt vermiş ve lehine tanıklık yapacak
öğrencilerine başvurulması gereğinin altını çizmiştir. Soruşturmacı ise, bunu
yapacak yerde, daha üyemiz Tuna’nın böyle bir istemi olmazdan 2 ay önce,
şikayetçinin yanında tanıklığa zorlandıklarını, sonradan imzaları ile açıklayan
ve bunu YÖK-YDK aşamasında dosyaya ekleten iki müfteri/itirafçıdan alınan “paçavraya” sığınmaktadır. Tek başına bu
bile, üniversite denen kuruluşların hangi düzeydeki,,hangi ahlaktaki, hangi
vicdandaki cüdamlar elinde olduğunu göstermektedir.
YÖK-YDK
üyelerinden hiçbiri, raportör de, dosyaya eklenen ve üyemiz hakkında iftirada
bulunmaya zorlanan Dilan Yalçın ile Murat Güleç’ın itiraflarından bilgi sahibi
olmaksızın ve çoğu da dosyayı incelemeksizin, infaza onay vermiştir.
Dosyayı,
raportör sıfatı ile inceleyip, Kurula, gerçeğin ortaya çıkması amacı ile
sunması gereken raportör ise, bu yasaya, ahlaka aykırılıkları, çelişkileri,
iftira ve itirafları göz önüne alma yerine, soruşturma ile ilgisiz ve dosyaya
sonradan eklenen ve üyemizin 06.01.2017 günlü 679 Sayılı KHK kapsamında
görevinden ihraç edilmesi üzerine, yaptığı veda konuşmasını, atılı suçu
güçlendirici bir kayıtmışçasına, YÖK-YDK toplantısında dile getirerek,
infazcıları tatmin etme girişimine bile tenezzül edebilmiştir.
Soruşturmacı
04.04.2017 gün ve E-5782 sayılı yazı ile Rektörlükten, ek süre istemiştir. Ek süre istemine “…kamu görevinden çıkarıldığı için ifadesine
başvurulamamıştır…” gerekçe kılınmıştır. BU DA GERÇEKTE BÜYÜK BİR YALANDIR.
Çünkü, Soruşturmacı, ek süre istemini yaptığı 04.04.2017’de, E-5772
sayılı yazı ile, Rektörlük Personel Daire Başkanlığına, rektör yardımcısı
imzası ile, üyemiz Tuna’ya ait kayıtlı adresinin bildirilmesini istemektedir.
Soruşturmacı rektör yardımcısı, 06.01.2017 günlü 679 Sayılı KHK ile kamu
görevinden ihraç edilen Tuna’yı “görevli”
olarak tanımlamaktadır. Bu ise, yapılan soruşturmaların ne denli
ciddiyetten ve gerçeklikten uzak, uyduruk olduğunun kanıtlarını
oluşturmaktadır.
Rektörlük,
05.04.2017 gün ve E.5843 sayılı yazı ile, bu isteği karşılayarak, 2 aylık ek
süre vermiştir.
İki
aylık süreyi, hiçbir şey yapmaksızın geçiren Soruşturmacı, iki ayın bitmesi ve
ek süre almasının üzerinden 5 gün sonra, 10.04.2017 günü bir yazı göndererek,
ifade yerine savunma istemiştir. Savunma istem yazısında atılı suç ;” …SİZİN SÜREKLİ DERSLERİNİZDE PKK TERÖR
ÖRGÜTÜ VE ONUN ÇOCUK KATİLİ SÖZDE LİDERİNİN PROPAGANDASINI YAPTIĞINIZ VE ÜSTÜ
KAPALI OLARAK ÖĞRENCİLERİN ETNİK KİMLİKLERİNE KARŞI BİR SALDIRI İÇERİSİNDE
OLDUĞUNUZ…” biçiminde tanımlanmıştır.
Soruşturmacı, kendisine verilen
görev kapsamına giren suçlamayı bu kez
de üyemizi ifadeye çağrıda değiştirmiş ve görevini kötüye kullanmıştır. İfadeye
çağrıya görevlendirme belgesini eklemediğinden, bu sahteciliğin ayırtına
varmayan üyemiz, bu uydurma suçlamayı ciddiye alarak, sonuç vermeyecek bir
çabaya girişerek, önceden kararlaştırılmış cezanın biçimsel eksikliğini
gidermiştir.
Bütün bu süreç sonrasında,
Soruşturmacı, 29.05.2017günlü “SONUÇ
RAPORU”nda, suçu, bir kez daha değiştirerek, ortada 2547 Sayılı Yasa ve
ilgili Disiplin Yönetmeliği yokmuşçasına, 657 Sayılı Devlet Memurları Yasasının
125/E-1 maddesine sokuşturmuştur. Üyemizin eylemi bu kez, Soruşturmacı
tarafından; “terör örgütleriyle eylem
birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkan ve kaynaklarını
bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak yada kullandırmak, bu örgütlerin
propagandasını yapmak” biçimine büründürerek, “Kamu Görevinden Çıkarma
Cezası” önermiştir.
Ne Soruşturmacı, ne soruşturma
emrinin sahibi Rektör, ne de son aşamada YÖK-YDK üyeleri ve raportör önerilen
cezanın dayanağı olarak gösterilen;
- Eylem birliği içerisinde olunan terör örgütlerinin(çoğul kullanılmış, olduğundan birden fazla olmalı!) hangileri olduğunu, eylem birliğinin nasıl, ne zaman ve nerede gerçekleştiğini;
- Yardım edilen örgütlerin neler olduğunu, yardımın doğrudan mı, dolaylı biçimde mi yapıldığını, zamanı ve yerini;
- Terör örgütlerini desteklemeye yönelik olarak , hangi kamu imkan ve kaynaklarını , ne zaman ve nerede kullandığını yada kullandırdığını;
- Hangi terör örgütünün, nerede, hangi aracı kullanarak, ne zaman propagandasını yaptığını;
hiç mi hiç merak etmemişler ve
infazın gereğini, hiçbir ahlaki ve vicdani değerlendirme yapmaksızın yerine
getirmişlerdir. Bu nedenle, ahlaki de, vicdani de, yasalarca da önerilmesi
mümkün olmayan bu suçu ve önerilen cezayı olumlamam mümkün değildir.
Disiplin işleminin sahibi rektör
ise, soruşturmacının, hiçbir isim, kanıt, tanık ortaya koymaksızın dört kalem
olarak sıraladığı suçların, üyemiz
Tuna’nın yetenekleri içinde olmayacağını(!) düşünmüş olacak ki, “canım,
bu kadar da olmaz, ben vur dedim, fakat sen öldürmüşsün” diyerek,
eylemi, hangisi olduğunu belirtmeksizin “…bu
örgütlerin(?) propagandasına yapmak” ‘a indirgemiştir(Bkz.Rektör’ün
06.06.2017 gün ve E.2681 sayılı YÖK-YDK
Başkanlığına yazısı).
YÖK-YDK ise, üyemiz Tuna ve biz
üyelere ilettiği 08.09.2017 gün 60582 sayılı yazısı ile, Rektörlükçe dayanak
gösterilen suçu genişleterek; “ terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde
olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkan ve kaynaklarını bu örgütleri
desteklemeye yönelik kullanmak yada kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını
yapmak” biçimine büründürmüştür.
- Eylem birliği içinde olunan terör örgütlerinin hangileri ve bunlarla nasıl bir eylem birliği içinde olunduğunu;
- Bu örgütlere yapılan yardımın ne, nasıl olduğunu;
- Kamu imkanlarından ve kaynaklarından bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmanın yada kullandırmanın kimlere, nasıl, ne zaman, nerede olduğunu;
- Bu örgütlerin propagandasının nasıl ve hangi araçlarla yapıldığını;
Ne soruşturmacı, ne rektör, ne
YÖK-YDK üyeleri ve de özellikle raportör hiç mi hiç merak ederek, yukarıdaki
sorularını sormamışlardır. Bunun, ancak, ceza verme şehvetine kapılanlarca
yapılabileceğini düşünmekteyim.
İşin ilginç yanı, ne soruşturma
emrini veren rektör, ne soruşturmacı, bu denli ağır cezalık suçlar tanımına
giren bu eylemlerden ötürü, kanıtları ile birlikte, Cumhuriyet Savcılıklarına suç
duyurusunda bulunma görevini(!) yapmamışlardır. Aynı aymazlığın(!) öteki
aşamalarda da sürmesi, karar sahiplerinin sorumluluk duygusuna sahip olmadığı
gibi bir yoruma kaynaklık edebilir. Nedeni ise, uydurdukları suç ve önerdikleri
cezanın ayırdında olmalarıdır. Bu suça ortak olmamak, Sendika Temsilcisi üye
olarak bana düşen onurlu davranıştır.
8 AŞAMADA DEĞİŞEN
EYLEM VE SUÇLAR TABLOSU
CİMER’e
Yapılan Şikayette Tanımlanan Suç
…Tuna pkk ve
çocuk katili hakkında devamlı ders içeriği belirleyerek devamlı sınıfa
bunları aşılıyor üstü kapalı kendi etnik kimliğimize yönelik saldırı
|
Rektörce
Soruşturmacıya Verilen
Görevdeki Atılı Suç
…Tuna’nın
SÜREKLİ OLARAK TERÖR ÖRGÜTÜ PKK VE SÖZDE LİDERİNİN PROPAGANDASINI YAPACAK
ŞEKİLDE DERS İÇERİĞİNİ BELİRLEDİĞİ,
SINIFTA BU TARZ ŞEYLERİ ÖĞRENCİLERE AŞILAMAYA ÇALIŞMAK
|
Müfteriyi
İfade Vermek İçin Yapılan Çağrıda Suç
“…”Tuna’nın
sürekli olarak derslerde terör örgütü PKK ve sözde liderinin propagandasını
yaparak insanları terör örgütü saflarına çekmeye çalıştığını
T.C.Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler birimine bildirmişsiniz…. Bu konu
hakkında ile ilgili bildiklerinizi…yazılı olarak tarafıma verilmesini
|
Tanıklığa
Çağrıda Atılı Suç
…Tuna’nın
sürekli olarak derslerde terör örgütü PKK ve sözde liderinin propagandasını
yaparak insanları terör örgütü saflarına çekmeye çalıştığı ile ilgili iddialar
var. Bu olaylara SEN DE şahit oldun mu. Şahit olduysanız nasıl olduğunu
açıklayınız
|
Üyemize
Yöneltilen Suçlama
…SİZİN
SÜREKLİ DERSLERİNİZDE PKK TERÖR ÖRGÜTÜ VE ONUN ÇOCUK KATİLİ SÖZDE LİDERİNİN
PROPAGANDASINI YAPTIĞINIZ VE ÜSTÜ KAPALI OLARAK ÖĞRENCİLERİN ETNİK
KİMLİKLERİNE KARŞI BİR SALDIRI İÇERİSİNDE OLDUĞUNUZ
|
“Sonuç
Raporu”nda saptandığı belirtilen suç
“terör
örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu
imkan ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak yada
kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak
|
Rektör’ün
YÖK-YDK’e önerideki suç
T
erör
örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu
imkan ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak yada
kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak
|
YÖK _YDK
tarafından savunmaya çağrıdaki suç
T
erör
örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu
imkan ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak yada
kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak
|
Tek başına yukarıdaki tablo; yükseköğretim
kurumu ve kurullarında disiplin işlemlerinin hukuka, yasaya,yüksek yargı
kararlarına,vicdana ve ahlaka aykırı olarak ve suç uydurmak ve ceza vermek
amaçlı olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak;
Başlatılan bu soruşturma; son
zamanlarda giderek yaygınlaşan, derslerinde başarısız olan öğrencilerin,
yönetimin de kurtulmak istenidiği öğretim elemanları hakkında, yönetimin
güdümünde ve denetiminde yapılan iftira temellidir. Bu türden yükseköğretim
kurumu yöneticilerinin, öğrenciyi; öğretim elemanından kurtulmak istedikleri
öğretim elemanları için tetikçi-müfteri/muhbir olarak kullandıkları dosyaların
tanığıyım. Bilgi sahibi olduğum bu türden dosyaları üreten üniversiteler
Çukurova, Uşak, Kırklareli, Bursa, Dokuz Eylül, Munzur vb.leridir. Çukurova
Üniversitesi yönetimi, kurtulmak istedikleri öğretim elemanı dosyasının YÖK-YDK
ve yargıdan geri dönmesi sonrasında, tetikçi olarak kullandıkları öğrencilerin
baskısı üzerine, tetikçi, müfteri/muhbir öğrencilerin sınavlarını, o dersle ilgili olmayan öğretim elemanı eliyle
yaptırma kararı almıştır.
Soruşturma emri ile kısıtlı olan
soruşturmacı, atılı suçu değiştirmiş, bu değiştirme YÖK-YDK tarafından da
sürdürülmüştür. Yukarıdaki tablo bu uydurmaları açıkça göstermektedir. Rektörlükçe
açılan soruşturma emrinde “Tuna’nın
SÜREKLİ OLARAK TERÖR ÖRGÜTÜ PKK VE SÖZDE LİDERİNİN PROPAGANDASINI YAPACAK ŞEKİLDE
DERS İÇERİĞİNİ BELİRLEDİĞİ, SINIFTA BU
TARZ ŞEYLERİ ÖĞRENCİLERE AŞILAMAYA ÇALIŞMAK” olarak tanımlanan eylem, soruşturmacı tarafından
“Sonuç Raporu” adlı paçavrada “ Terör
örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu
imkan ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak yada
kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak” olarak değiştirilmiş,
Disiplin amiri rektör ise, suçu “bu örgütlerin propagandasını yapmak” aindirgenmişken, YÖK-YDK Başkanlığı, suçu
yeniden“Terör örgütleriyle eylem birliği
içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkan ve kaynaklarını bu
örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak yada kullandırmak, bu örgütlerin
propagandasını yapmak “ olarak üyemiz ve biz üyelerin önüne getirmiştir
(Bkz. YÖK-YDK Başkanlığının ilettiği
08.09.2017 gün 60582 sayılı yazısı).
Soruşturmacı, hiçbir yasal,
hukuksal, ahlaksal ve vicdansal kaygı taşımaksızın, üyemiz Yrd.Doç.Dr.Ş.Gürçağ
Tuna’ya karşı “savaş hukukunu”
uygulama çabası içine girmiştir. “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini, barış
bildirisini imzalaması nedeni ile,yargısız infaz ile ihraç edilen üyemize karşı,büyük
bir kin ve nefretini “Sonuç Raporu” adlı paçavrada sergilemiştir. Soruşturmacı “müfteri” ve “yalan” üretimini yöntem olarak kullanmıştır.
Soruşturmacı; ne 2547 Sayılı Yasayı, ne 657 Sayılı Yasayı,ne
de bunlarla ilgili disiplin yönetmelik hükümlerine uymuştur. Yeminli katibin
katılımı ile alınması ve imzalı tutanağa dönüştürülmesi gereken disiplin
işlemleri ile “Soruşturma Raporu”(dosyada bu isimle bir rapor yoktur, “”sonuç
raporu” denen bir iftira ve imza sahibinin ahlaksal,vicdansal düzeyini ele
veren bir paçavra, Rektör ve YÖK-YDK tarafından, disiplin soruşturması
olarak kabul edilebilmiştir.
Baştan sona kadar, hazırlayan ve
raporlaştıranlar ve bunları onaylayanlar hakkında “suç belgesi” olması gereken bu karara katılmam, sahip olduğum
insanlık değerlerime ve hukuka saygım nedeni ile mümkün değildir. RET EDİYOR VE
BU SORUŞTURMA NEDENİ İLE, DOSYA İÇİNDE İMZASI OLANLAR HAKKINDA SORUŞTURMA
AÇILMASI GEREKTİĞİNİ NOT OLARAK DÜŞÜYORUM.05.10.2017
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
YÖK-YDK Üyesi
(Eğitim –Sen Temsilcisi)